2017 Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri sahiplerini buldu

Mayıs 25, 2017

2017 Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri sahiplerini buldu

fa6d3b3d-49b1-4835-bd34-75c318362497Türkiye Yayıncılar Birliği 2017 Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri sahiplerini buldu. Terör örgütü üyeliğiyle suçlanan yazar Aslı Erdoğan, KHK ile kapatılan Evrensel Basım Yayın ve Elazığ’ın 35 yıllık kitapçısı Batı Kitap Kırtasiye’nin sahibi Hanifi Batı ödül aldı. Cumhuriyet Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay’a özel ödül verildi.

Türkiye Yayıncılar Birliği 2017 Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri, Friedrich Ebert Stiftung Derneği’nin desteğiyle 23 Mayıs 2017 Salı akşamı CVK Park Bosphorus Hotel’de düzenlenen törenle sahiplerini buldu.

Kenan Kocatürk: 34 yazar hapiste, kitaplar yasaklanıyor

Yayıncılık ve kültür-sanat dünyasından önemli isimlerin katıldığı törenin açılışında Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk konuştu. Kocatürk konuşmasında hapisteki gazetecilere, ihraç edilen ve tutuklanan yazar ve akademisyenlere, kitapların halen toplatılmakta ve yasaklanmakta oluşuna ve yasaklamaların yayınevlerine de tebliğ edilmemesine değindi. Hapisteki sayıları 160’ı geçen gazetecilerden 34’ünün yayıncılığın cansuyu olan yazarlar olduğunu belirten Kocatürk, Birlik üyelerinden Cumhuriyet Kitapları’nın temsilcisi, Cumhuriyet Kitap Eki’nin yayın yönetmeni, edebiyat dünyasının en tanınmış isimlerinden Turhan Günay ve İleri Yayınları’nın Yayın Yönetmeni Gökçe Fırat’ın tutuklu olduğunu, Düşün Yayınları sahibi Ahmet Nesin ve Belge Yayınları sahibi Ragıp Zarakolu’nun terör suçlamalarıyla yargılandığını hatırlattı. Kocatürk sözlerine Yaşar Kemal’in “Ya demokrasi ya hiç… Ve Türkiye ‘hiç’e layık değildir” sözlerinden alıntıyla son verdi.

Açılış konuşmasının ardından, Haziran 2016 – Haziran 2017 döneminde yayıncılara yönelik soruşturma ve davalar, kitap yasaklama kararları ve sansür dahil olmak üzere engellere dair verileri derleyen Yayınlama Özgürlüğü Raporu ile ilgili bilgi verildi.

Elif Günay: Babamın mesajını göndermesine “özel isim var” diye izin vermediler

Cumhuriyet gazetesindeki çalışma arkadaşlarıyla birlikte 205 gündür hakkında delil olmaksızın hapiste tutulan Cumhuriyet Kitap Eki Yayın Yönetmeni ve Cumhuriyet Kitapları temsilcisi Sayın Turhan Günay’a yayıncılık dünyasına katkıları için Özel Ödül verildi. Günay’ın hayatını anlatan video gösteriminin ardından Türkiye Yayıncılar Birliği 2. Başkanı Fahri Aral ve Cumhuriyet Vakfı Başkanı Orhan Erinç’ten ödülü babası adına Elif Günay aldı. Erinç, “Turhan Günay’a işe başlarken rozetini ben takmışım, umarım tekrar aramıza katılması ve merhaba deme mutluluğunu da yaşarım. İçerideki arkadaşlarımız bize moral vermek konusunda birbirleriyle yarışıyorlar” dedi. Elif Günay “Babam size okumam için bir mesaj ulaştırmak istemişti ama içinde özel isim geçmesi gerekçesiyle izin vermemişler, okuyamıyorum. Bu da yaşadığı durumun özeti. Babam sizlere, bu ödülü içerdeki ve Cumhuriyet’teki tüm arkadaşları, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça adına aldığını özellikle belirtmemi istedi” dedi.

Söz alan Turgay Olcayto, “Arkadaşlarımızı ziyaret etmek için dilekçemize verilen yanıt, müsteşarın imzasının beklendiği ama o imza bir türlü gitmiyor. Bu kadar zulmün olduğu bir dönem hiç yaşamadık” diye konuştu.

Elazığ’da 35 yıldır faaliyet gösteren Batı Kitap Kırtasiye’nin kurucusu, kitap okumayı sevdirmeyi amaçlayan kitap kampanyaları ve bağışlarıyla tanınan Hanifi Batı Emek Ödülü aldı. Ödülünü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto’dan alan Batı, “Ben de siyasi görüşümden dolayı kamudaki işimden atıldım, yoksul kaldım. Sonra 20 metrekarelik bir dükkânda hayalim olan kitapçılığa başladım. Varoşlarda yetiştim ve varoşlara ulaşmak için elimden gelen her şeyi yaptım” dedi.

Songül Özkan: Ödülümüzü işten çıkarmak zorunda kaldığımız çalışanlarımız adına da alıyoruz

29 yılda 689 eser yayınlayan nitelikli çeviri eserleriyle ve Ermenice, Süryanice, Arapça, Kürtçe dillerini kapsayan çok dilli yayın kataloğuyla tanınan ve saygı gören Evrensel Basım Yayın bu yıl yayınevi ödülünün sahibi oldu. 29 Ekim 2016 tarihli Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılmasıyla Türkiye’de kapatılan yayınevi adına ödülü Songül Özkan ve yayınevi yazarlarından Adnan Özyalçıner, Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Mustafa Köz’den aldı. Özkan, “Kanun hükmünde kararname ile kapatılan bir yayınevi durumuna düştük ve aldığımız bu ödül maalesef yayınlayamama ödülü. Altı arkadaşımızı işten çıkarmak zorunda kaldık, ödülümüzü onlar adına da alıyoruz” dedi. Özyalçıner şöyle konuştu: “Kalemler kilit altında ama yine de iş şairlere, yazarlara, gazetecilere düşüyor çünkü sözcükler onların elinde, onlar sözcükleri savurarak özgürlükleri, insanlığı, hakkı, adaleti kurtarmak, yeniden gündeme getirmek için varlar”. Köz ise, “Kadim umut bizi özgürleştirecek. Bir araya gelmenin vesilelerini çoğaltmalıyız. Yazacağız, düşüneceğiz ve bu karanlık parçalanacak” dedi.

Aslı Erdoğan: “Hakikate bu ülke neden bu kadar tahammülsüz?” diye düşünmeliyiz

Özgür Gündem’in Danışma Kurulu Üyeliği ve köşe yazıları nedeniyle yargılanan ve aylarca tutuklu kalan dünyaca ünlü yazar Aslı Erdoğan’a ödülünü Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk takdim etti. Ödülünü şu an cezaevinde olan, hakkında pek çok dava açılan, yargılanan gazeteciler, yazarlar adayan Erdoğan şunları söyledi: “Türkiye’de tutuklu gazeteci sayısı, dünyadaki diğer tüm ülkelerin toplamından daha fazla. Bu dudak uçuklatıcı bir sayı ve bizi Stalin’in kulakları ve Nazilerin toplama kamplarıyla aynı yere çekiyor. Üzerine düşünmemiz gereken bir şey: Türkiye’nin kendi yazarına duyduğu bu hınç nereden geliyor? Mütemadiyen kendi dilini kesiyor, kendi vicdanını sakatlıyor. Hakikate bu ülke neden bu kadar tahammülsüz ve 100 yıldır neden değişmiyor? Hakikat ve vicdandan söz ettiğimizin ve bunun üzerindeki bir tekele karşı çıktığımız için cezalandırıldığımızın farkına varmakla başlayabiliriz işe. Totaliter bir rejim her şeyden önce hakikatin sahibi olmak istiyor ve asla olamayacak elbette, hiç kimsenin olamadığı gibi. Bruno Schulz, Yahudi asıllı bir yazardı, bir gettoda öldürüldü. Öldürüldüğünde sadece iki kitabı vardı. Bugün onun bir okuruyum. Ölümünden 70 yıl sonra doğduğu yerde gidip onu arıyorum ve cümleleriyle hayata tutunuyorum. Bruno Schulz’u öldürenlerin hiçbirinin mezarına gidip kimse anmıyor, Bruno Schulz bizimle. Fakat kayıp olan bir şey var: son romanı Mesih. Bir gettonun yıkıntıları arasında kayboldu ve gitti. Ben bugün Bruno Schulz’un bir okuru olarak diyorum ki benden bu romanı çalmaya hakkınız yoktu, ben bu romanı okumak istiyorum.”

edebiyathaber.net (25 Mayıs 2017)

Yorum yapın